6 Eylül 2016 Salı

Biltisden Bayrama Az Kala Kurt Dehşeti

Kurtlar, kurbanlık 68 koçu telef etti

Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde küçükbaş hayvan sürüsüne saldıran kurtlar, kurbanlık 68 koçu telef etti.
İlçeye 26 kilometre uzaklıkta bulunan Karşıyaka köyünde yaşayan 50 yaşındaki Ayhan Gümüş’ün bayramda kurbanlık olarak satmak için aldığı 80 koçtan oluşan sürüsüne, kırsalda aç kalan kurtlar saldırdı.
Ayhan Gümüş, bayramda kurbanlık olarak satmak için aldığı 80 koçu, merada otlattıktan sonra havanın kararması üzerine hayvanlarını getirip evinin bahçesine bıraktı. Gece geç saatlerde hayvanların içerisine giren aç kurtlar, 68 koçu boğarak telef etti.
Ayhan Gümüş, kurtların avluda bulunan hayvan sürüsünün içerisine girdiğini ifade ederek, “Gece geç saatlerde kurbanlık için aldığım koç sürüsünden gelen sesler üzerine dışarı çıktığımda, hayvanların kurtların saldırısına uğradığını gördüm. Benim dışarı çıkmamla birlikte kurtlar kaçtı ancak birçok hayvanın yerde telef olduğunu görünce şoka girdim.
Çünkü kurbanlık için aldığım hayvanların büyük çoğunluğu telef olmuştu. İki yıllık emeğimle satın aldığım bu hayvanları kurbanlık olarak satacaktım, fakat kurtların saldırısı sonrasında iki yıllık emeğim boşa gitti. Bu olayın ardından çok üzüldüm. Zararım çok büyük, şimdi ne yapacağımı bilemiyorum” dedi.
Koçları kurbanlık amacıyla alıp satmayı düşündüğünü, ancak yaşanan bu olay karşısında büyük maddi zarara uğradığını söyleyen Gümüş, zararının karşılanması için yetkililerden yardım talebinde bulundu.


1 Eylül 2016 Perşembe

Kurban bayramı

KURBAN BAYRAMI



Kurban Bayramını, her yıl hac ibadetini yerine getiren yüz binlerce mü'min kardeşimizle birlikte, vecd ve huzur içinde idrak ederiz. Ve bu mübarek bayramın, bütün İslâm dünyası için fetihlere, hayırlara ve maddi-manevi gelişmelere vesile olmasını niyaz ederiz.

Cenab-ı Hakka kul olmanın ebedi hazzını namazlarımızla, tekbir ve tehlillerimizle ve kurbanlarımızla bütün kâinata ilan eder; tükenmez bir şükran ve minnet duygusu içinde Cenab-ı Hakka sonsuz şükürlerimizi arz eder ve mukaddes dinine bağlılığımızı yenileriz.

Kurban Bayramı Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail'i kurban etmek istemesi ve Hz. İsmail'in buna razı olması, sonunda Allah'a karşı gösterilen büyük sadakatin karşılığı olarak hayvan kurban edilmesinin hâtırasını taşımakta ve mü'minler bu günlerde kurban kesmek suretiyle bu iki peygamberin Allah'a karşı verdikleri başarılı imtihanın sevincini yaşamaktadırlar.

Özellikle hacca gidenlerin ifa ettikleri hac ibadeti sırasında bu hatıraları diğerleriyle de takviye ederek Kurban Bayramının sevincini daha büyük bir heyecanla tadarlar.

Dini bayramlarımızda, Allah'a kulluğun ve yaratılışın bir borcu olan namazların ayrı bir yeri vardır. O günde her gün kıldığımız sabah namazından sonra bayram namazını kılarız. Cemaatle kılınan bu namaza, dini hayattaki yaşantısını büyük ölçüde kaybetmiş kimseler dahi gelmemezlik edemezler. Çünkü bayram namazları toplumun manevi hayatında yer etmiş ve gelenek haline gelmiş güzel birer âdet olmuştur.

Namazda rütbesi, mevkii, serveti ne olursa olsun, herkes kudret ve rahmet sahibi olan Allah'a karşı, Onun huzurunda saf bağlayıp, Ona kul olmanın manasını idrak ile kulluk vazifesini yerine getirir. O kudretin büyüklüğünü tekbirlerle haykırır. Rahmetin ihtişamını, üzerinde tecelli eden sayısız nimetlerde görüp ruhunda coşup taşan şükran hissini Elhamdülillah'larla ilan eder. El açıp Rabbine yalvarır. Bayramın"mehabetti" sabahında, maziden gelip istikbale ve ebede giden zaman çizgisi içinde kendi yerini düşünür ve o şendin böyle saadet dolu kesitlerinde duyduğu hazzı ebedileştirmek için Rabbine verdiği kulluk akdini yeniler.

Diğer taraftan bayram namazları, Yaratıcının dergâhında saf saf dizilen mü'minlerin kardeş olduklarını ilan eden en manalı tablolardır.

Evet, kardeş ne kadar günahkâr, ne kadar hatalı olsa da yine kardeştir. Zaten o kardeşlik ruhudur ki, dünyayı on dört asırdır aydınlatan îslâm ruhunu Kıyamete kadar nesilden nesile devam ettirecek.

Namazdan sonra herkes sevinç içinde birbiriyle bayramlaşır ve arkasında, bayramın ikinci vazifesini yerine getirmek için kurbanlarını kesmek üzere dağılır.

Kurbanlar Allah rızası için kesilir. Namazla başlayan Allah'a yakınlaşma, kurbanla daha ileri merhalelere erişir. Mü'min, kestiği kurbanın kanıyla birlikte günahlarının da akıp gittiğini, iç dünyasında beliren tadına doyulmaz sevinçle hisseder. Allah uğrunda fedakarlık yapmanın en güzel örneğini, kurbanıyla gösterir. Kurban onun Allah'a teslimiyetinin bir işaretidir. Ayrıca kurban onu ve ailesiyle çocuklarını her türlü bela ve musibetlerden, sıkıntılardan kurtarmaya vesile olur.

Kurbanların kesilmesinden sonra sıra kurban etlerinin taksimine gelir. Öteden beri yapılan taksimatla, etin üçte biri fakirlere, üçte biri komşulara, kalan kısmı da evde çoluk çocuğa ayrılır.

Böylece mü'minler bir taraftan Allah'a karşı kulluk vazifelerini yerine getirirken, diğer taraftan da insanlara karşı mes'uliyetlerini ifa etmiş olurlar. Böylece insanlar arasında sevgi ve kardeşlik hisleri gelişir. Kin ve düşmanlık gibi fertleri birbirinden soğutucu duygular kendiliğinden eriyip gider.

Bu suretle kurban ibadeti, fakirlerin gıda ihtiyacını temin ederken, zengin fakir kaynaşması gibi sosyal dayanışmayı da sağlar.

Bütün İslâm âleminde aynı anda milyonlarca Müslümanın kurban kesmesi ne kadar muhteşem bir manzaradır.

Demek ki, bunca insan Rabbinin tek bir emriyle harekete geçip, Onun kendilerinden istediklerini yerine getirmeye hazırdır. Bu hayal ve düşüncenin insana kazandırdığı manevi kuvvetin derecesini düşünmek kolay değildir.

İşte bütün mü'minler İlahi rızaya erebilmek için, güçlerinin ve imkanlarının müsaade ettiği nisbette birer kurban satın alarak Allah için keserler.

Diğer taraftan o mü'minler, kurban kesilmesini akıllarına sığdıramayan kimselerin itirazlarına karşı da hikmet dairesinde düşünerek derler ki:

"Dünyada her gün yüz binlerce hayvan insanların günlük et ihtiyacını karşılamak için kesiliyor. O zaman hayvan sayısında korkunç bir azalma olmuyorsa, Kurban Bayramında neden olsun? Kurban Bayramında kesilen kurbanların sayısı, diğer zamanlarda- aynı dönem içinde-kesilenlerin sayısından hiç de fazla değildir. Çünkü bayrama yakın günlerde kasaplar normal kesimlerini çok azaltırlar."

Kurban Bayramında kurban eti dağıtımının yanı sıra, sadaka ve hediyelerin de büyük yeri vardır. Nitekim Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bayram namazı sonralarında cemaati sadaka vermeye teşvik etmişlerdir. Bilhassa kadınlara bu hususta ısrarlı teşviklerde bulunmuşlar ve bayramda en çok sevdikleri zinetlerinden verecekleri sadakaların, günahlarının affına vesile olacağına işaret etmişlerdir. (1)

Bayram günlerinde yiyip içmek ve ikramda bulunmak dinimizin mü'minlere tavsiye ettiği güzel vazifeler arasındadır. Hatta bayram günlerinde oruç tutmak bile haram kılınmıştır.

Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bir hadis-i şeriflerinde Kurban Bayramı hakkında "Teşrik günleri yemek içmek günleridir" (2) buyurmuşlardır.

Bu bakımdan namaz sonralarında getirilen teşrik tekbirleri sebebiyle "teşrik günleri" olarak adlandırılan bayram günlerinde yemek, içmek, neşelenmek, sevincini açıkça göstermek ve etrafındakilere, bilhassa çocuklara maddi-manevi ikramlarda bulunmak sünnettir.

Bayramlar neşe ve sevinç günleri olduğu için, içinde günah bulunmayan meşru oyun ve eğlencelere de izin verilmiştir. (3) Çünkü bunlar coşkunluğun ve ruh sevincinin işaretidir. Bu heyecan ve hazzm açığa vurulmasıdır.

Ancak bu sevinç gösterilerinin ve oyunların gaflet haline gelecek kadar taşkınlaşmaması lazımdır. Bayramlarda Allah'ın zikrine ve şükrüne ağırlık verilmesi bundandır.

Böylece bayram sevinci insanda ve hayatında tecelli eden nimetlere duyulan bir şükre dönüşür ve bu suretle nimetler devam edip ziyadeleşir. Çünkü "şükür nimeti ziyadeleştirir, gafleti kaçırır." (4) Halbuki gaflet dairesinde yaşanan sevinçler, geçicidir. O coşkunluk anı geçtikten sonra geride, o lezzeti kaybetmenin eleminden başka bir şey kalmaz. Bu itibarla, o lezzeti ve nimetleri ikram eden Allah'a şükredilmelidir ki, nimetlerin tükenmeyen kaynağına erişilsin ve böylece mü'min İlahi rahmetin daimi iltifatlarına mazhar olsun.

Bayram günlerinde uyulmasında büyük faydalar bulunan âdâblardan birkaçı:

Bayram sabahında erken kalkmak, gusletmek, misvak veya fırça ile dişleri temizlemek, güzel kokular sürünmek, temiz ve güzel giyinmek, olabildiğince sevinçli olmak, mü'minlere güleryüz göstermek, sadaka ve hediyeler vermek, bayram gecesini ihya etmek, evden namaz için çıkarken hiçbir şey yememek ve iftarı, kesilecek kurbanın etiyle yapmak, sokakta açıktan tekbir almak, eve dönerken camiye giderken kullandığı yoldan başka bir yolu tercih etmek, mü'minlerle bayramlaşmak ve musafaha etmek, aile fertlerini ve bilhassa çocukları hediyelerle sevindirmek, bayramın en güzel âdâbları arasındadır. Bayramın dördüncü günü ikindisine kadar bütün farz namazların sonunda teşrik tekbirleri almak da vacibdir.

20 Ağustos 2016 Cumartesi

KÜRŞAT VE KIRK ÇERİSİ DESTANI NEDİR?


KÜRŞAT VE KIRK ÇERİSİ DESTANI NEDİR?

Büyük Göktürk Devleti yıkılmış,Türkler dağıtılmış, kalanlar tamamen Çinin esaretine girmiştiler.Büyük oyunlarla,büyük hilelerle koca Türkistan Çin esaretine girmişti.Çinliler yavaş yavaş
himayesi altındaki Türklere Çin adetleri aşılıyor, Çin elbiseleri giydiriyo,Çince konuşturuyor ve onlara Türklüklerini unutturmaya çalışıyorlardı…
Hakaniyet ailesinden kalan tek kişi Göktürk Prensi de Çin de esir durumundaydı…
Tang İmparatorluğu’nun baş muhafızı olan Kürşad ve onun 40 korkusuz dostları Çin’de esir tutulan Göktürk Prensi’ni alarak Türk Birliğini yeniden kurmak için harekete geçtiler.Önce Çin Kralı esir edilecek daha sonra takas ile Göktürk Prensi alınacaktı.
Çin kralı bazı geceler şehri dolaşmaya çıkardı.Ancak o gün yoğun fırtına yüzünden çıkmamıştı.Ama Kürşad’ın da kaybedeceği zaman yoktu…Çünkü en ufak bir anlaşmazlıkta Çinliler Bu İhtilal’in haberini duyacak ve bunu binlerce Türk öldürerek geçiştirecekti.
Mecburen Kürşad ve 40 Türk, Çin sarayını bastılar. Amaçları Çin Hükümdarını alarak kaçmak idi. Ancak, Saraydaki nöbetçi ve korumaların hepsi önlerine yığıldı. Yerden adeta mantar gibi Türeyen Çin çerileri arasında kalmıştı 41 Yiğit.
Çin Hükümdarına bu etten duvarı geçerek ulaşlımayacağını anlayan Kürşat, askerlerini Sarayın ahırına doğru yöneltti. Seyisleri öldürerek 41 at alıp, uzaklaştılar. Ancak, dillere destan Büyük Çin Ordusu, bu 41 Çerinin ardına takılmış,geliyordu. Kürşat, gidebildikleri son yerde durup, ordusunu kovalayan Çin Ordusuna döndürdü. Vey Irmağı Kıyısındalardı ve 41 kişiye Bir Ordu çıkıyordu…
Kürşat, bunun artık bir ölüm-kalım savaşı olduğunu anladı ve 41 Çeriyi, Çin Ordusuna saldı. Gecenin körü idi savaş başladığında. Bu 41 Türk Önderi, üstün Savaş yöntemleriyle Çinliler üzerinde büyük bir nüfuz kurdular…
Gün atıyordu… Ve Kürşat, etrafı oklarla dolmuş zırhını sıyırarak etrafına baktı. 40 Çerisinin 40ı da ölmüş, gerisinde ezik bir Çin Ordusu bırakmıştı… Kürşat da Savaşmaktan, Oklardan, Kılıç darbelerinden yorgun düşen bedenini bir arkadaşının koynuna yasladı ve 41 Çerisiyle birlikte Bu Türk Asilzadesi Uçmağa vardı…
Elbette amaca ulaşılamamıştı ve bu hareketten bir sonuç çıkmamıştı.Ancak bu 40 Türk yiğidinin bu cesareti dilden dile,ilden ile yayıldı..Herkes Türk’ün isterse neler yapabileceğini bir kez daha anladı ve tüm Türk illerinde ayaklanmalar başladı…
Bu ayaklanmalar ise sonuç verdi ve sonunda 2.Göktürk (Kutluk) Devleti kuruldu.Bu devlet Asya da en büyük sınırlara ulaşan devlet ünvanıyla tarihe adını altınlarla yazdırdı.

19 Ağustos 2016 Cuma

Ev alana devlet desteği sistemi başlıyor.

Ev alana devlet desteği sistemi başlıyor.

Konut satın almak için tasarruf yapmak isteyenleri teşvik etmek amacıyla devlet katkısı uygulaması 26 Ağustos’ta başlıyor. Bankada konut hesabı açarak 75 bin lira biriktirenlere devlet de 15 bin lira katkı sağlayacak


Konut hesabı uygulaması 26 Ağustos Cuma gününden itibaren başlayacak. Konut almak için tasarruf yapmak isteyenler, bu tarihten itibaren mevduat veya katılım bankalarında mevduat hesabı ya da katılım fonu hesabı açtırabilecekler. Devlet katkısından eksiksiz yararlanabilmek için planlamanın iyi yapılması gerekiyor.
Devlet katkısı talebinde bulunan kişinin, konut hesabıyla ilgili yasanın yürürlüğe girdiği 7 Nisan 2015 tarihi itibarıyla kendi üzerine kayıtlı müstakil bir konut tapusu bulunmaması, sonradan da almamış olması gerekecek. Devlet katkısı sadece ilk konut alanlara verilecek. Hesap açılırken bu konuda bankaya beyanda bulunulacak.
Ayrıca banka da hesap sahibinden alacağı yazılı izinle, Tapu ve Kadastro Paylaşım Sistemi üzerinden tapu araştırması yapacak. Konut hesabı bankaların yurt içi şubelerinde Türk Lirası cinsinden mevduat ya da katılım fonu hesabı olarak açılabilecek. Ortak hesap açılamayacak. Konut hesabı açılırken banka ile sözleşme imzalanacak. Bir kişi birden fazla hesap açtıramayacak. Bir bankada açılan hesap başka bir bankaya taşınamayacak. Anne-babalar, 18 yaşından küçük çocukları için de vasi olarak konut hesabı açtırabilecekler.
AÇILIŞTA 30 BİN TL TOPLU PARA
Devlet katkısı tutarı, konut edinim tarihindeki birikimin yüzde 20’si oranında olacak. Toplam devlet katkısı 15 bin liraya kadar çıkabilecek. Hesaba aylık 250 lira ile 2 bin 500 lira arasında para yatırılabilecek. Bir defaya mahsus olmak üzere 30 bin liraya kadar toplu para yatırma hakkı sağlanacak. Ancak bu toplu paranın hesap açılırken yatırılması gerekecek. Hesaba yapılacak düzenli ödeme, 250 lira ile 2 bin 500 lira arasında değişebilecek.
Bir ay 250 lira yatıran kişi, ertesi ay isterse 2 bin 500 lira yatırabilecek. Ya da aynı ay içerisinde, üst sınırı aşmamak üzere birden fazla ödeme yapabilecek. Ödemeler aylık olabileceği gibi üç aylık periyotlar halinde de yapılabilecek. Ancak ödeme tutarı aylık 250 liranın, üç aylık dönemde ise 750 liranın altında olamayacak. Aksi takdirde devlet katkısından yararlanılamayacak. Hesabın açıldığı tarihten itibaren her 12 aylık süre “dönem” olarak kabul edilecek.
Katılımcılar paraya ihtiyaç duyduklarında bir dönemde iki defaya kadar para çekebilecek. Ancak, para çekildikten sonra kalan tutar, o süre içerisinde ödenmesi gereken asgari tutardan aşağı olamayacak. Örneğin, 12 ay boyunca ayda bin lira yatıran kişi bu paranın 9 bin lirasını çekse bile hakkını kaybetmeyecek. 9 bin 500 lirasını çektiğinde ise devlet katkısı hakkını kaybedecek. Ödeme sıkışıklığı yaşayanlar için de bir dönem içerisinde üç defaya kadar aylık ödeme yapmama hakkı olacak. Fakat üç ayda bir ödeme yapanlar, yılda sadece bir defa aksatabilecekler.
AZAMİ KATKI İÇİN 60 AY PARA YATIRMAK ŞART
En yüksek 15 bin lira olan devlet katkısının tamamını alabilmek için en az 60 ay (5 yıl) hesaba para yatırmak gerekiyor. 60 aylık sürede 75 bin lira biriktirenler 15 bin lira devlet katkısı alabilecekler. Hesaba para yatırma süresi 48 ile 59 ay arasında olanlar yatırdıkları paranın yüzde 18’i oranında ve azami 14 bin lira katkı alabilecekler.
48-59 aylık dönemde 14 bin liralık katkıdan yararlanabilmek için 77 bin 778 lira; 36-47 aylık dönemde 13 bin liralık katkıdan yararlanabilmek için ise 86 bin 666 lira biriktirmek gerekecek. Para yatırma süresi 36-47 ay arasında olanlara ise birikimlerinin yüzde 15’i oranında ve azami 13 bin lira katkı sağlanacak. 36 aydan önce devlet katkısı alınamayacak.
YENİDEN DEĞERLEME ORANINDA ARTACAK
Konut hesabına ilişkin alt ve üst limitler ile devlet katkısına ilişkin tutarlar, 7 Nisan 2015’ten itibaren her yıl yeniden değerleme oranında artırılacak. 2016 yılı yeniden değerleme oranı yüzde 5.8 olarak açıklandığı için tutarlar da şimdiden bu oranda arttı. Bu kapsamda 15 bin liralık devlet katkısı bu yıl için 15 bin 870 liraya ulaştı.
BAŞVURU 6 AY İÇİNDE 

Devlet katkısından yararlanmak için aranan koşullar şöyle:
*Türk vatandaşı olmak
*7 Nisan 2015 tarihi itibarıyla konut sahibi olmamak
*Asgari üç yıl hesaba düzenli ödeme yapmak
*Devlet katkısı almak için başvurduğu konut dışında 7 Nisan 2015’ten sonra başka bir konut edinmemiş olmak
*Konutu aldıktan sonra en geç 6 ay içinde bankaya başvurmak
DEVREMÜLKE KATKI YOK
Devlet katkısı verilebilmesi için alınacak konutlarda aranan özellikler şöyle:
*Kat mülkiyeti tapusu olan konutlar
*Kat irtifakı tapusu olan ve yapı kullanma izin belgesi bulunan konutlar
*Konut nitelikli yapı kullanma izin belgesi olan müstakil taşınmazlar
*Devre mülklere ise devlet katkısı verilmeyecek.

Sinek nedir? Sineklerin özellikleri, yapısı nelerdir? Sineklerin yaşayışı, sinek çeşitleri ile ilgili bilgi.

Sinek nedir? Sineklerin özellikleri, yapısı nelerdir? Sineklerin yaşayışı, sinek çeşitleri ile ilgili bilgi.

Sinek; Çiftekanatlılardan, üç çift ayaklı, iki kanatlı birtakım uçucu böceklere, genel olarak «sinek» denir. Bunların içinde en yaygını «karasinek»tir. Biz buna, kısaca «sinek» deriz.
Sinekler çöplük, lâğım gibi yerlerde üreyip her yana yayılırlar. Sıcak havalarda çoğaldıklarından hem evleri doldurarak rahatsızlık verirler, hem de mikrop taşıdıklarından bazı salgın hastalıklara yol açarlar.
Karasineğin vücudu diğer böceklerde de olduğu gibi üç kısımdan meydana gelmiştir: Baş, göğüs, karın.
Sineğin başının ön kısmında iki kısa duyarga bulunur. Hayvan bunları koku alma, dokunma organı olarak kullanır. Başın iki yanında iri, şişkin çıkıntı hayvanın gözleridir. Binlerce küçük gözcüğün bir araya gelerek meydana getirdiği bu gözlere «petekgöz» denir. Her göz 4.000 küçük gözcükten meydana gelmiştir. Sineğin üst ve alt dudakları birleşerek bir hortum biçimini aldığından, sokucu, emici bir durumdadır. Sinek, hortumunu emeceği sıvının üzerine koyarak emer. Sıvının kıvamı emilemiyecek kadar koyuysa, önce tükürüğü ile sulandırır, sonra emer.
Sineğin göğüs kısmı birbirine geçmiş üç halkadan meydana gelmiştir. Her halkanın iki yanında bir çift ayak bulunur. Ayrıca ikinci halkada da bir çift kanat vardır. Üçüncü halkadaki kanatlar körelmiş, küçük birer çıkıntı halinde kalmıştır. Sinek bunlardan, uçarken dengesini bulmakta faydalanır. Sinekler ayaklarındaki çengeller, çekmenlerle en düz yerlerde bile baş aşağı, düşmeden rahatça dolaşabilirler.
Sineğin karnı da 8 halkadan meydana gelmiştir. Halkalar erkeklerde daha düz, dişilerde, içinde yumurtalar bulunduğundan, daha şişkindir.
Sineğin Yaşayışı
Sineğin dişisi, havalar ısınmaya başlayınca, etler, gübreler, yiyecekler, pislikler üzerine yumurtlamaya başlar. Her dişi saatte 200’den çok yumurta bırakabilir. Silindir biçimindeki bu yumurtalar birkaç saat içinde patlayarak içinden küçük kurtçuklar çıkar. Ayakları, gözleri olmayan bu kurtçuklar 15 gün içinde «krizalit» (pupa) haline gelirler Pupalar 12 gün sonra sinek halini alırlar Bir ay içinde ergin sinek meydana çıkmış olur. Böylece bir dişi sineğin nisandan mayısa kadar yüz milyon yumurta verebileceği hesaplanmıştır. Bu korkunç çoğalma sonunda sinekler kısa zamanda büyük bir felaket halini alırlar.
Sineklerin pek çok düşmanı vardır. Kuşlar kurbağalar, başka böcekler, örümcekler, daha pek çok yaratık sineklerin büyük bir kısmını ortadan kaldırırlar. Ayrıca, sinek bulunan yerlere filit, DDT sıkmak, üredikleri pislikleri, gübrelikleri ortadan kaldırmak, lâğımlara, bulaşık çukurlarına krezil, mazot gibi öldürücü ilâçlar sıkarak köklerini kurutmak gerekir. Tifo, dizanteri, trahom, kolera, verem gibi birçok bulaşıcı hastalıkların mikroplarının, başta karasinekler olmak üzere, sinek ve benzeri böceklerle çevreye yayıldığını unutmamak gerekir.
Sinek Çeşitleri
Sineklerin pek çok çeşitleri vardır. Bunlar az çok karasineklere benzer. Karasinekler sokmadıkları halde öteki bazı sinekler sokarak insanları, hayvanları hem rahatsız eder, hem de salgın hastalık mikropları bulaştırırlar. Sokmayan sineklerin başında «et sinekleri», yeşil «leş sinekleri», küçük «sirke sinekleri» gelir.
Sokan sineklerin başlıcaları «sivrisinek»«at sineği»«çeçe» sineğidir. At sineklere atlara, sığırlara konarak kanlarını emerler. İri yassı vücutları vardır. Afrika’nın sıcak kesimlerinde yaşayan çeçe sinekleri uyku hastalığı mikroplarını taşırlar. Bunların soktuğu kimseler, hayvanlar yemeden içmeden kesilirler, boyuna uyurlar. Sonunda çok zayıfladıklarından ölürler. Kısacası, sineklerin her çeşidi insanların en büyük düşmanlarıdır.

Belçika

Belçika;
Yüzölçümü: 30.518 km2.
Başkenti: Brüksel.
Dil: Valonca, Flamanca.
Din: Hristiyan (Katolik % 88, Protestan, Müslüman, Protestan, Musevi).
Para birimi: Euro
Başlıca kentleri: Anvers, Gent, Liege, Charleroi, Bruge, Namur, Bergen.
Kuzeybatı Avrupa’da devlettir. Dünyanın en küçük ülkelerinden biri olan Belçika; kuzeybatıdan Kuzey Denizi, kuzeyden Hollanda, doğudan Almanya, güneydoğudan Lüksemburg, güney ve batıdan Fransa ile çevrilidir. Ülkenin, Lüksemburg, Almanya ve Hollanda ile olan doğu sınırının uzunluğu 160 km, batı sınırını oluşturan Kuzey Denizi kıyı şeridi uzunluğu 68 km, kuzey-güney uç noktaları arasındaki uzaklık 193 km, doğu-batı uç noktaları arasındaki uzaklık 233 km’dir.
Yüzey Şekilleri; Belçika, yüzey şekilleri açısından kuzeybatıdan güneydoğuya doğru 3 ana bölgeye ayrılır: Aşağı Belçika, Orta Belçika, Arden Yaylaları. Aşağı Belçika, Orta Belçika ve Arden Yaylaları. Aşağı Belçika; Hollanda ve Kuzey Denizi ile sınırlı olan düz bir bölgedir. Bu bölgede bulunan Batı Flandre’ın yaklaşık 500 km2’si polderler ile (akaçlanarak denizden kazanılan verimli topraklar) kaplıdır. Yine bu bölgenin kuzey ve doğu kesiminde, topraklan daha az verimli olmakla birlikte, zengin kömür yatakları içeren Kempen düzlükleri yer alır.
Nüfusun en yoğun olduğu orta kesim; sayısız vadinin yardığı bir düzlükten oluşur. Ülkenin en önemli tarım bölgeleri Hainaut, Brabant ve Hesbaye’yi de içeren bu kesim, Arden Yaylaları’ndan Sambre ve Meuse ırmakları ile ayrılır. Liege ve Huy yakınlarındaki verimli Herve Yaylası’nın güneyinde Famenne ormanlıkları, daha da güneyde oldukça engebeli Ardenler Bölgesi yer alır. Kireçtaşı kayalıklan, ormanlık tepelerde oluşan bu bölge, nüfus yoğunluğunun en düşük olduğu kesimdir. Ardenler üzerindeki Botrange (694 m), Belçika’nın en yüksek noktasıdır.
Ülkenin başlıca sığır üretim bölgesi olan Lorraine’de, dik yamaçlar güneydoğunun doğal sınırlarını oluşturur. Belçika’da üç önemli ırmak havzası vardır. Bunların en küçüğü İzegem Havzası polderleri akaçlar. Kuzey ve Orta Belçika’yı içine alan Schelde Havzası ise yaklaşık 15.000 km2’lik bir alana yayılır. Üçüncü havza, Meuse Havzası’dır (13.500 km2). Girintili çıkıntılı birçok koluyla (Qurthe, Lesse, Semois) 183 km boyunca uzanan Meuse Irmağı, turizm açısından önemli bir bölgedir.
İklim; Belçika’da, deniz etkisi altında nemli ve ılıman bir iklim egemendir. Ortalama sıcaklık Gulf Stream’den dolayı yumuşak geçen kış aylarında 3°C; serin geçen yaz aylarında ise 17°C’dir. Sıcaklık, Kuzey Denizi’nden uzaklaştıkça azalır. Kışın en sert geçtiği bölgeler Hautes ve Fagne’dir. Grönland ve İzlanda üzerindeki alçak basınç, Azor üzerindeki yüksek basınç bölgelerinin etki alanına girdiğinden fırtınalara sıkça rastlanır. Yıllık ortalama yağış tutan 850 mm’dir.
Bitki Örtüsü ve Hayvanlar; Ülkede, Avrupa’ya özgü farklı iki bitki örtüsü gözlenir: Çobanpüskülü, katırtırnağı, süpürgeotu, çançiçeği gibi tipik çalılar ve Belçika yaylalarında görülen yaprak döken ormanlar, sarmaşık çeşitleri , ayısarmısağı, cezayir-menekşesi vb. Başlıca hayvanlar yabandomuzları, kemirgenler, yarasalar vb memelilerdir.
Ekonomisi;
Tarım ve Hayvancılık. Belçika’da tarımın modernleştirilmesi sonucu hektar başına 5.650 kg buğday elde edilmekte, böylece ülkenin tahıl ürünü gereksiniminin % 80’i karşılamaktadır. Makineleşme nedeniyle bu sektörde çalışan işgücü oranı 1846’da % 51’den 1947’de % 12’ye günümüzde % 3’e düşmüştür. Ancak, tarım ürünlerini işleyen çok sayıda endüstri dalı vardır. Belçika’nın löslü toprak bölgeleri tarım için son derece elverişlidir ve Belçika yaylalarındaki aşlös karışımı topraklarla, yapay yollarla zenginleştirilen Kempen podsollarında hayvan yetiştirilir. İç Flander’in kum-lös karışımı topraklarında karışık çiftçilik yapılir. Mechelen-Louvain-Brüksel üçgeninde sebze, Hesbaye ve Herve alanlarında meyve ve Gent çevresinde çiçek yetiştirilir. Son 10 yıl içinde çiftliklerin büyüklüklerinde belirgin bir artış vardır. Ekilebilir alanların (1.38 milyon hektar) % 50’si otlaklara, % 25’i tahıl ürünlerine, % 9’u endüstri bitkilerine, % 11’i yumru bitkileri, % 3’ü sebzelere ve % 2’si çeşitli ürünlere ayrılmıştır.
Başlıca ürünler: Buğday, arpa, yulaf, patates, şeker pancarı, çavdar. Yetiştirilen başlıca hayvanlar, sığır, domuz ve koyundur. Kempen ve Batı Flander’de kümes hayvancılığı önemlidir Ormancılık (özellikle Ardenler’de), ekonomik açıdan fazla önemli değildir. Toplam yüzölçümün % 20’sini (61 bin hektar) kaplayan ormanlardan, yılda 2.9 milyon m3 kereste elde edilir. Zeebrungge, Oslend ve Newport dolaylarında yoğunlaşan balıkçılıktan, yılda 35 bin ton ürün elde edilir.
Endüstri. Bütün ülke boyunca yayılan metal endüstrisinin temeli Mons-Charleroi-Liege’nin oluşturduğu Valon endüstrisi eksenine dayanır. Önemli kolları çelik endüstrisi (Valon, Gent), demir dışı metaller (Kempen), elektronik endüstrisi (kentler, Kempen), taşıma araçları, otomobil montajı, demiryolu vagonları, gemi yapımı, uçak yapımı ve makinedir (Valonya, Leper, Zedelgem). Dokuma endüstrisi çok eskiden bu yana Flander’dedir. Gent-Brüksel-Coartrai üçgeni dokuma, Vervier yün endüstrisinin merkezidir. Giyim endüstrisi çok yaygındır. Çok gelişmiş olan kimya endüstrisi (Kempen’de ve kentlerde), plastik, lastik, sentetik madde, petrokimya ve ecza ürünlerinde uzmanlaşmıştır. Daha küçük önemli endüstri kolları kâğıt (Genval, Malmedy), deri ve ayakkabı (İzegem), besin maddeleri (Louvain), mobilya tahtası (Mechelen, Courtrai) ve elmas kesme endüstrisidir (Anvers). I960′ larda hükümetin özendirici girişimleri sonucu çok sayıda yabancı şirket, ülkede (Philips, ITT, Bayer, BASF) yatırım yaptı. Yabancı şirketlerin rekabetine dayanamayan çok sayıda uluslararası alanda ün yapmış Belçika şirketi (Solvay, Cockerill, Metallurgie, Hoboken-Overpelt, Bekaert, Acec, Artois ve Glaverbel) ancak devlet desteğiyle ayakta durabilmektedir.
Doğal Kaynaklar. Belçika, enerji gereksinimi açısından petrol ve doğal gaza büyük ölçüde bağımlıdır. Bu bağımlılıktan kurtulmak ve bağımsız olabilmek için nükleer enerjiye (Mol, Doel ve Tihange’de güç istasyonları) ve kömür işleyişinde yeni tekniklere önem verilir.Kempen (Campine) ocaklarından elde edilen ortalama 6 milyon ton kömür, yaklaşık yıllık ülke üretiminin toplamını oluşturur. Belçika’da başka enerji kaynaklan yoktur. Valon’ da doğal gaz araştırmalarından henüz sonuç alınamamıştır. Ancak, çok sayıda mineral yatakları vardır. Taşocakları, Glaverbel ve Val-St. Lambart’taki dünyaca ünlü cam işleri için hammadde hazırlar. Hesbaye ve Hainaut’da tebeşir, çimento endüstrisinin temelini oluşturur ve Anvers Kempen’de kil yatakları, Boom’da tuğla endüstrisi için hammadde sağlar. Yapı işlerinde kullanılan kayağantaş, mermer ve maltataşı, Belçika platolarında işlenir.

Türkiyenin Doğal Kaynakları Nelerdir ?

Bir çok doğal zenginlik bakımından verimli olan ve bir çok ülkenin gıpta ile baktığı ülkemizin doğal kaynaklarından sizlere birazcık bahsedelim.
İnsanların geçimlerini temin etme ve yaşamlarını devam ettirmek için, yaptıkları işlerin tamamı ekonomik faaliyetler olarak tanımlanır.

Ekonominin başlıca işlemleri üretim, dağıtım ve ticarettir.
Ekonomik faaliyetler doğal ortamın etkileri altında doğmuş ve gelişmiştir.
Ekonomik faaliyetleri etkileyen başlıca faktörler şunlardır.

1. İklim
2. Yer şekilleri
1. Ulaşım
2. Coğrafi Konum
1. Doğal Kaynaklar
2. Nüfus ve yerleşim

MADENLERİMİZ:
o Türkiyenin her bölgesinde çeşitli madenler çıkarılır.
o Maden bakımından en zengin bölgemiz Doğu Anadolu Bölgesidir.
o İhraç ettiğimiz başlıca madenlerimiz krom, bakır, bor, civa, tuz, zımpara taşı, manganez ve ham demirdir.

MADENLERİMİZ ÇIKARILDIĞI YERLER 
DEMİR: Demir çelik sanayinin ham maddesidir. Buralarda çıkarılan demirler İskenderun, Ereğli ve Karabük demir-çelik fabrikalarında işlenir. Hekimhan(Malatya), Divriği (Sivas), Eymir (Balıkesir), Simav( Kütahya)

KROM: Demir çelik sanayinde çeliğin sertleştirilmesin-de ve paslanmaz çelik üretiminde kullanılır. Çıkarılan krom Elazığ ve Antakya Ferro-krom işletmelerinde kullanılır. Fethiye, Köyceğiz, Milas (Muğla) Guleman (Elazığ)

BAKIR: Elektrik ve elektronik sanayinin ham maddesidir. Çıkarılan bakır Samsun ve Murgul bakır işletmelerinde işlenmektedir. Murgul ( Artvin) Küre (Kastamonu)

BOR: Jet ve roket yakıtı, cam, elyaf, porselen, lehim, fotoğrafçılık ve deterjan gibi birçok alanda kullanılır. Bigadiç, Susurluk (Balıkesir)Seyitgazi(Eskişehir), Emet ( Kütahya)

BOKSİT: Alüminyumun hammaddesidir. Çıkarılan boksit Konya Seydişehir Alüminyum tesislerinde işlenir. Seydişehir(Konya) Akseki( Antakya)

CİVA: Sıvı halde bulunan tek madendir. Eczacılıkta kullanılır. Ödemiş(İzmir), Sarayönü(Konya) KURŞUN-

ÇİNKO: Kurşun, elektrik kabloları, boya yapımı, cephane, zırh ve boru yapımında kullanılır. Çinko, Paslanmaya karşı dirençli olduğu için kaplamada kullanılır.Keban(Elazığ), Akdağmadeni (Yozgat)

KÜKÜRT: Kimya, kâğıt, tarım ilaçları, gübre, çeşitli ilaç ve patlayıcı madde yapımında kullanılır. Keçiborlu( Isparta) 

FOSFAT: Suni gübre, çimento, cam ve kimya sanayinde kullanılır. Mazıdağı (Mardin)

ENERJİ KAYNAKLARI
Maden:Toprak altında filiz denilen bileşimler halinde bulunan, çıkarıldıktan sonra arıtılarak kullanılır hale getirilen madde Filiz: Toprak altından çıkarılmış işlenmemiş maden
Rezerv: Toprak altında bulunulan madenin miktarı 

ENERJİ KAYNAKLARI ÇIKARILDIĞI YERLER 
TAŞKÖMÜRÜ: Demir çelik ve kimya sanayinde enerji kaynağı olarak kullanılırTaşkömürü yataklarının tamamı Zonguldak havzasındadır. 

LİNYİT:Daha çok ısınmada, termik santrallerde ve sanayi tesislerinde yakıt olarak kullanılır. Tavşanlı, Seyitömer. Tunçbilek(Kütahya) Soma(Muğla), Yatağan(Muğla), Çeltek(Amasya), Elbistan (Maraş) 

PETROL:Günümüzün en önemli enerji kaynağıdır. Önemli Petrol Rafinerileri: Mersin(Ataş), İzmit( İpraş), İzmir( Aliağa), Kırıkkale ( Orta Anadolu) Ülkemizin başlıca petrol yatakları Güney Doğu Anadolu Bölgesindedir (Garzan, Raman, Batman, Siirt, Diyarbakır)Ülkemizin petrol ihtiyacının 1/5 i ülkemizden çıkarılır. Kalanı ithal edilir. 

DOĞALGAZ: Ülkemiz enerji ihtiyacının yaklaşık %40'ı doğalgazdan karşılanmaktadır. Doğalgazla çalışan ilk termik santrali Hamitabat'ta bulunmaktadır. Doğalgaz yataklarımız Hamitabat (Kırklareli), ve Çamurlu (Mardin) dedir.Ülkemizin doğalgaz rezervleri yeterli değildir. Rusya, Cezayir, Türkmenistan, İran, Kazakistan gibi ülkelerden ithal edilir. Buda ülkemizinenerjide dışa bağımlılığını artırmaktadır. 

JEOTERMAL: Fay hatlarının bulunduğu Ege bölgesinde yaygın olarak görülür. Denizli (Sarayköy)de sıcak sudan elektirik üretim yapılmaktadır. Sarayköy(Denizli), Balçova (İzmir), Germencik (Aydın), Tuzla(Çanakkale), Kızılcahamam (Ankara) Kırşehir, Afyon 

HİDROELEKTİRİK: Su gücünden elde edilen enerjidir. Ülkemizin ortalama yükseltisi fazla olduğundan hidroelektirik enerji potansiyeli yüksektir. Çok sayıda barajlardan elektirik enerjisi üretilmektedir.